Elâlem

  • Anasayfa
  • Derdimiz
  • Melis
  • Mehmetcan
  • Romina
  • Eran
  • Sedef
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Derdimiz
  • Melis
  • Mehmetcan
  • Romina
  • Eran
  • Sedef
  • İletişim

Mehmetcan
​Kotil

15 Temmuz’da ne oldu?

8/8/2016

1 Comment

 
Picture

​15 Temmuz’da Yüksek Askeri Şura sonrası ihraç edileceğinin farkında olan ordu içinde ki cemaat yapılanması bir darbe girişimi gerçekleştirdi. Hedeflenen sonuç, devlet kurumları cemaat yapılanmasıyla felç edilmiş Türkiye’nin resmi olarak ele geçirilmesiydi. Hedef TSK başta olmak üzere tüm devlet kurumları ve cumhurbaşkanıydı. İlk olarak Genelkurmay Başkanlığı’na ve MİT binasına ateş açıldı. TÜRKSAT ve Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalandı. Ardından Gölbaşı Özel Hareket Daire Başkanlığına ve meclise havadan saldırı düzenlendi. Bu sırada cumhurbaşkanın kaldığı otele operasyon yapıldı. Saldırların hedefinden de anlaşılacağı üzere, 15 Temmuz açık bir şekilde devleti yok etmeye yönelik ve bölgede Türkiye’yi güçten düşürmeyi amaçlayan bir darbe girişimiydi.
​

Peki neden?
Türkiye’nin değişen dış politikası ve TSK’nın sıkı bir şekilde Ortadoğu bölgesinde bir Kürt koridorunun kurulmasına karşı durması darbenin gerçekleşmesinin temel nedenlerindendir. Ortadoğu’da diğer ülkeler için bir model olarak görülen Türkiye yıpratılmaya ve Ortadoğu’da siyasi istikrarsızlığın oluştuğu başka bir ülke haline getirilmeye çalışıldı. Mısır, Suriye, Libya ve Yemen’de başarılı olan bu hareketler Türkiye’nin sağlam devlet ve millet iradesi karşısında başarısızlığa uğradı. TSK üzerine geçmişte cemaat eliyle yapılan yargı operasyonları bu süreçten ayırmamak gerekir. Balyoz ve Ergenekon davaları Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgedeki politikasına karşı gelen Atatürkçü, laik ve çoğunluğu “Avrasyacı” olan askerlere karşı yapıldı. Boşalan bu mevkilere cemaat hükümetten aldığı açık destekle beraber kendi adamlarını yerleştirdi ki bunların çoğu tuğgeneralliğe, tümgeneralliğe kadar inanılması güç bir zaman dilimi içinde yükseldi ve cemaat TSK içindeki otoritesini pekiştirdi. Bugün o mevkilere atanan albayların, generallerin ve subayların hepsi tutuklu durumdadır

Dış destek faktörü

Fetullah Gülen 1999 yılında dönemin yetkililerinin Gülen’in devletin bazı kurumlarını ele geçirme niyetini anlaması üzerine hazırladığı rapor sonrası Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçtı. Bu süreçten sonra CIA içindeki bazı kliklerle yakın ilişki içine giren Fethullah Gülen himmet paraları dışında, CIA’nın özellikle uyuşturucu operasyonları sonrası elde ettiği paraları da kendine finansman olarak kullandı. Eski FBI danışmanı Paul L. Williams bu paranın Gülen tarafından gelişmekte olan Orta Asya ülkelerindeki petrol ve doğalgaz rezervlerini kontrol altına alma ve buralarda radikal okullar açmak için kullanıldığını belirtti. Fetullah Gülen’in Yeşil Kart alması için Pennsylvania’daki federal yargıca tavsiyede bulunan ise eski CIA görevlisi ve şu anda RAND’da çalışan Graham Fuller’di. Graham Fuller aynı zamanda darbe sonrası Fetullah Gülen’in bu girişimle bir ilgisi olmadığıni girişimin daha iyi araştırılması gerektiğini söyledi ve ekledi, "Erdoğan'ın Hizmet'i ‘terörist yapılanma’ olarak tanımlaması hareket hakkında az da bilgisi olanlara çok saçma gelecektir, zira Hizmet barış ve dialoga çok büyük önem vermektedir.” Bunun dışında darbe girişimi daha sonuçlanmadan Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı yayın kuruluşları darbeyi başarılı göstermeye ve ‘demokrasi’ yanlısı bir hareket olduğuna dair manşetler attı. Şüphesiz darbe başarılı olsaydı tıpkı Mısır’da 847 kişinin hayatını kaybettiği Sisi Darbesi gibi Batı tarafından meşru olarak kabul edilecek ve ‘demokratik’ bir düzen olarak adlandırılacaktı.

Ne yapılmalı?

15 Temmuz Türkiye’nin siyasi hayatında yeni bir gündü. Toplum ideolojik farklılıklarını geride bırakarak seçilmiş hükümetin yanında yer aldı ve anti-demokratik bir müdahaleye karşı çıktı. Türkiye’deki siyasi kutuplaşma “ortak tehlike” olan cemaat yapısıyla yavaş yavaş çözülmeye başladı. Bu süreçte en önemli görev başta siyasilere daha sonra medyaya ve aydınlara düşmekte. Siyasiler birleştirici söylemlerinden vazgeçmemeli, anayasa ve yargıda ki yeni düzenlemeler muhalefet partileriyle beraber yönetilmeli, KHK'larla kalıcı düzenlemeler yapılmamalı, OHAL kapsamında alınan kararlar OHAL sürecinde geçerli olmalı, muhalefet hükümete karşı olan eleştirilerini devlet üslubu içinde tutmalı, hükümet ise kendine bu süreçten önemli bir ders çıkarmalı, ideolojik ve dini yakınlıklara güvenerek devlet kurumlarının içine cemaatin veya herhangi bir örgütün girmesine izin vermemeli, örgütlerle ittifaklardan fayda beklememelidir. Medya, süreç içinde provakasyona neden olacak veya ayrıştırıcı söylemlerde bulunmaktan kaçınmalı, aydınlar ve kanaat önderleri ise toplumu birlik ve beraberlik için motive etmeye devam etmelidir.

Cemaatten boşalan yerlere başka cemaatlerin yerleşmeye çalıştığı iddaası endişelendiricidir. Bununla birlikte hali hazırda bazı bakanlarımızın da belli tarikatlara üye olması devlette liyakatı bize bir kere daha sorgulatma tehlikesi yaratmaktadır.  Sayın Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı mitinginde açıkladığı 14 madde aslında ders niteliğindedir. Devlet işlerinde liyakat, siyasette özeleştiri ve devlet kurumlarından siyasetin, siyasetten de tarikatların uzak kalması bu sürecin başarılı olması için devletin yenilenme döneminde dikkat etmesi gereken hususlardır.

Türkiye son üç yıldır hüsrana uğrayan dış politikalarını gözden geçirmeli, yapıcı diplomatik adımlar atmalı ve bölgedeki ülkelerle ilişkilerini düzelterek müttefik kazanmalıdır. Bu adımlar da son haftalarda atılıyor. Rusya’yla ve İran’la gelişen ilişkiler bölgede Türkiye için yeni alternatifler doğuruyor. Bu sayede sınırlarını YPG ve IŞID’den korumaya yönelik somut önlemler alabilme ihtimali artıyor. Şüphesiz bu ilişkilerin düzelmesinde Rusya’nın darbe karşısında ki net duruşu , İran dışişleri bakanının darbe sürecinde birkaç kez Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’yla görüşmesi, Rusya’nın Diyarbarkır’da askeri üstlerdeki hareketliliği Türkiye’ye haber vermesi temel teşkil etmektedir. Bölgede ki etkili devletlerle olumlu ilişkilerin sürdürülmesi özellikle sınır güvenliğimizin sağlanması için çok önemlidir ve devam ettirilmelidir.

İdeal Türkiye Nedir?
Şeyhlerin, abilerin ve cemaatlerin kümelenmediği, tam bağımsız ve müttefiği çok olan ülke

1 Comment
Gul Dogan
10/24/2016 12:25:36 pm

Mehmetcan, acaba bu ideal Turkiye'ye kavusabilecek miyiz? Seyhlerin, abilerin ve cemaatlerin kumelenmedigi, cok muttefigi olan Turkiye. Ne guzel geliyor kulaga!

Reply



Leave a Reply.

    Archives

    November 2017
    June 2017
    April 2017
    March 2017
    January 2017
    December 2016
    October 2016
    September 2016
    August 2016

Powered by Create your own unique website with customizable templates.