Darbe denemesinin üstünden bir haftadan fazla zaman geçti.
“Ülkede böyle şeyler olduğunda…” diye başlamak istiyorum lafa, ama ‘böyle şeyler’den kastım nedir, artık bilmiyorum. Böyle anormal şeyler işte. Bombaların patlaması, tankların yollara inmesi, insanların birbirini öldürmesi…Bizim ülkede öyle birden bire olabildiğini gördüğümüz anormal şeyler. Ülkede böyle şeyler olduğunda uzaktan bakmak nasıldır, bilir misiniz, bilmiyorum. Anlatayım: Birden telefonunuza bir iki mesaj düşüyor ‘İstanbul’da neler oluyor?’, ‘Ankara’da da meclisin etrafında helikopterler uçuyormuş’, ‘Darbe mi?’, ‘Olabilir mi?’… Siz birden, evden, o gerçeklikten uzakta –yanınızda başka Türkiyeli bulabilecek kadar şanslı da değilseniz- kimseyle paylaşamadan bir panik haline kapılıyorsunuz. Anlatılanlar, whatsapp gruplarında gördüğünüz ‘Meclisi bombaladılar(…) Bir daha(…) Bir tane daha attılar’ mesajları gerçek olamazmış gibi geliyor. Bir filmden replikler sanki bunlar. Bu hikaye Persepolis’e benziyor. İnsan gözünde canlandırdığı o savaş alanını kendi evine yakıştıramıyor. Ve ülkede böyle şeyler olduğunda, ben diyorum ki ‘Bu uğraştığım işler, bilim, sanat falan filan boş. Bir şeyler yapmak lazım. Herhalde siyasete atılmak lazım...’. Biliyorum, benden başkaları da böyle diyor ve dedi bu hafta da. Elimizden ne gelir bilmeden, ani bir seferberlik hissiyatıyla... Fakat siyasete atılmayı falan bir kenara bırakın, olayın darbe denemesi olduğu anlaşılınca ben dahil birçok eğitimli genç kendini ölesiye cahil ve birikimsiz hissetti bu hafta. Güncel siyasi polemiklerden haberimiz vardı ama darbe nedir, bilmiyorduk. Nasıl olur, sonuçları nedir, tam anlamıyorduk. Devletin kurumları tam olarak nasıl çalışır, bilmiyorduk. Hala da bilmiyoruz. Öyle ki oy kullandığımızda çoğumuz neye oy verdiğimizden de tam olarak emin değiliz biz zaten. Sanıyorum Türkiye’de halihazırda çoğunluk bu durumda. Biz gençler de belki doktor, mühendis falan oluyoruz ama ülkenin düzeni, yakın geçmişimiz konusunda eksiğiz. Bundan da utanıyoruz. Bunu anlattığımda Memo ‘Bunları öğrenmek senin sorumluluğunda.’ dedi. Haklı olduğunu varsayalım. Benim gibi öğrenmeyi seven, inek bir öğrenci bile- bu konudan hiç sınava tabi tutulmadığından olsa gerek- bunları hiç öğrenmemiş olsun, benim eksiğim olsun. Peki ya bu konuları öğrenmek böyle kişilerin okuma zevkine, ne bileyim vatandaşlık sorumluluğu duyup duymamasına, politikaya olan ilgisine falan bırakılabilecek kadar basit mi? (Sahi Vatandaşlık Bilgisi diye bir ders vardı bir ara, ne oldu ona?) SBS’ye, YGS-LYS’ye hazırlanan bu kadar gence ezberci sistem, ‘sınavda çıkmayan konunun önemi yoktur’ mantığı böylesine dayatılırken, nasıl olur da bunları kendilerinin öğrenmesi umulabilir? Diğer yandan, ülkede bu kadar bilinçsiz vatandaşın olması nasıl bir risktir? Öğrenmek istiyorum arkadaş. Okullarda tarafsızca öğretilsin istiyorum: Bu devlet nasıl çalışır? Yargı, yürütme, yasama ne yapar? Ayrıntılı. Cumhurbaşkanı kimdir, görevleri, sınırları nelerdir? Demokrasinin temeli nedir? Bu ülkenin başından ne geçmiştir? Lütfen artık Osmanlı’nın padişahlarının isimlerini ezberlemeyi bırakıp, biraz da bu konuları anlatan bir lise tarih kitabi geliştirebilir miyiz? Son olarak eklemek istiyorum ki ‘bu uğraştığımız işler, bilim sanat falan filan’ boş işler değil arkadaşlar. Politika bir üretim sahası değil. Her şeyden önce zaten siyasette hepimize yer yok. Ve evet, ülkeye bir şekilde geri dönüşü olacak işler yapabiliriz, yapıyoruz, yapmalıyız belki; ama bunun yolu politikadan geçmek zorunda değil. Eğer biz elimizden mikroskopu, boyayı-fırçayı, kalemi-kâğıdı, nota sehpasını bırakıp kürsüye koşmaya çalışırsak, bundan on yıl sonra dünyadan geri kalışımızın sebebi bu olacaktır. Yani demem o ki, devam arkadaşlar. Bizim üretimimiz, fikirlerimiz, eserlerimiz bu toplumu daha iyi yerlere taşıyacaktır. Gerçek ilerlemenin, aydınlanma ve toplumu aydınlatmanın yolu da buradan geçmektedir. Öyle sanıyorum. (Katılıyor musun, Memo?) Ve şairin de dediği gibi; Le vent se lève…il faut tenter de vivre! Rüzgar yükseliyor... yaşamaya çalışmalıyız! (Paul Valéry)
0 Comments
Leave a Reply. |
Kimsin?Canım annem ve güzel kalpli babamın pek sevgili ortanca kızıyım. Yarı Kürt asıllıyım. İstanbul’da büyüdüm, üniversiteyı Kaliforniya’da okudum ve şu an Philadelphia'da yaşıyorum. Pomona College’da sinir bilimleri (neuroscience) okudum ve şu an University of Pennsylvania’da (UPenn) araştırmacı olarak çalışıyorum. İşimin dışında bol bol şarkı söylüyor, keyifle yemek yapıyor, animasyon hayalleri kuruyor, her fırsatta yeni birileriyle tanışıp gevezelik etmeye bayılıyorum. Sosyal adalete inanıyor, bunun için çalışıyorum. Hünkar beğendi, yaprak sarması ve Ali Nazik kebabını pek özlüyorum. Tarçını oldum olası sevmem. Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğuna ben de inanıyorum. Şimdilik kendimi 22 yıldır tanıyorum, daha iyi tanıdıkça size de anlatmayı planlıyorum. Archives
November 2017
|